7 Nisan 2014 Pazartesi

Ben bilirim ..der insan...

aslında , ve galiba henüz kesinlik kazanmamış olsa da cümleler her şey söylenmeyenin ardında...aylar geçer yıllar dolar..kavramlar değişir...söylenmeyenin ardında ve galiba öyle istenilen...ne istediğini bilmenin ve bilirmiş gibi olmanın çabasında..zamanla keşkeler silinir..yürürsün zaman geçer sen yürürsün,binalar arsız gülüşler ve evren döner hepsi yıkılır hepsi düşer bir bir tek bir zelzeleye bakar göz..tüm maskeler zamana yenik düşer..ortada kalmak tan kaçarken insan anlar ki en ortada olmak en tarafsız olmak en saf sız durmak en saf lı durumdur...kocaman yangınlara safım belli olsun diye bir avuç suyla koşmak karınca hikayelerinde kaldı..artık zamansız çözümler erken davranılan yıkımlar dönüp bakıp durup kör olup dünyaya kapatırsın ellerin kolların ve tüm uzuvlarınla gözlerini..istediğin an kör olmaz gözlerin ve sağırlık her zaman göreceli değildir.saydamlık… tercih sebebi sanıp kendini gerçek gördüğünde kaçış bulamamak en büyük keşkedir..işte o zaman keşkenin değeri artar.güven, duyulana özel bir olgudur..güvensizlik sadece kendine yakışır insanın.anlarsın ki kendine güvenmeden kimseye güvenmez insan.korkusuzluk sabit demirbaş denklemler ortasında.korkmalı insan.ve korumalı asıl en çok güven duyduklarından kendini.insan en kolay en çok sevdiğini öldürür..köpek anneler yavrularını,dünyaya geldiklerinde eğer kendi başına yaşayamayacağına inanırsa oracıkta öldürürler...insan en kolay yavrusunu öldürür ve en büyük acıyı ondan çeker...var etmek yoktan geldiğini bilmek ve başlangıç taşlarını kendin koyduğunu bile bile çiğnemek insana özgü bir varoluştur her şeyin yanı sıra..diğer canlılardan tek farkımız konuşabiliyor olmamız keşke olmasaydık dedirten çoğu zaman...en azından o zaman sanılmak en büyük beklenti olurdu...her şeye gücü yeter insanın sıfırlanıp ikinci adımda unutmaya ,yürüdüğü yoldan geri dönmeye yada kararlı devam etmeye...her şeye gücü yeter..önüne zaman koymak ve olacağına bırakmak belki beceriksizlik ve kararsızlık eseridir...her kaçış erkendir en azından bir taraf için..güç ; bir insan üzerinde değişiklik yapabilme yetisidir,mantık seçebilme , gurur vaz geçebilme, sevgi ayakta durabilme...ayrım yapabilmek, gerçeği görebilmek infilak ettirir bazen tüm mutlu düşünceleri..anlarsın ki mültecidir hayat ve inanılması gereken dogmaları vardır..yüz çevirip tüm aynalara ben farklıyım inancım kendime, yaratılmış olabilirim ama doğduğum anda  hissiyatlarımın peşinden gitmeyi öğrendim,insanlar konuşur insanlar hep konuşur..insanlar ağlar insanlar hep ağlar..göz yaşı en kıymetli dışa vuruştur kalbi kimse bilmez bir ağlayan bir ağlanılan bilir..sevgi gurur güç hayat tanımaz göz yaşını onlar için sadece insan vardır...ben varım ve göz yaşlarımda var..zamanda var ama ben de varım ve hep aynıyım inat edip söylesen de böyle..anlaşılmamanın , en kolay alışkanlık olduğunu anlarsın...sen yüz çevir aynalara bir yerde denk gelir insan kendi yüzüne belki rüyada belki bir başkasının acısında duyarken...illaki yüzleşir insan kendiyle...
sevmek bir erdemdir..defalarca vazgeçsen de kabullenip vazgeçememektir..acın sabitleştikçe neye üzüldüğünü artık bilemezken anlarsın ki sebeplerde sonuçlarda senden uzun yaşamazlar..ne yaşasan değer gelir insana..her şeye değer..yılların saniselik kıvamda akıp gitmesine ve hiç acının azalmamasına da değer..boşa sanılan o yılların geçmesine de..dönüp bakıp hala güzel hatırlıyorsan kısacık zamanda olsa doymamış olsan da kokuya ellere dondurmalara oyuncaklara kavga edip sarılmalara gene de değer..kimileri ölür kimileri hayattayken ölür...ölebilmek bir erdemdir kimi zaman..ama kanıtlayış değildir hiçbir şey için..zaman akar bırak aksın zaman gözlerini her kırptığın o kısacık zamanda görebiliyorsan yüzünü ve ezberin unutmamışsa her bir çizgiyi döner sorarsın kendine... neredeyim ? kiminleyim ? ve kime ait bu kalp...
eğer bir anlamın varsa hayat çerçevesinde ellerini uzattığında her cümle buz gibi olsa da dudaklarında , dilinden ne çıkarsa çıksın için diyemiyorsa bırak git gidebiliyorsan anlamının olduğu yerde atar kalp...sevgi şehirde doğmaz, eşyalara bağlanmaz hatıralar,güneş her yerde doğar önemli olan güneş doğduğunda gözünü araladığında aklına gelen isim değil ruhun hissettiği aitliktir! gerçeklik ne ağızdan çıkan kelime ne kulağın duyduğu gözün gördüğü ses ve et parçası değildir...gerçeklik ağızdan çıkan cümle ile kalbin attığı cümle arasındaki çizgidir..kimileri mantık , kimileri duygu der...ne dilerse onu atar kalp ne isterse kulak onu duyar...herkes konuşur , herkes bir şeyler bilir..bildiklerin değil öğrendiklerindir kar sayılacak olan...sebep bile önemini yitirir ...yalnız kaldığında insan kalbi ne atarsa, dili onu söyler ; der 'anlamım ben '
anlatılacaklar bitmez, kime söylesen yetmez ama bilir insan her yol aynı şeye çıkar...hazırdır insan ve galiba bilir yaşanacak zaman görülecek gün vardır sadece...her şeye gücü yeter insanın ..bir tek şey hariç ....
bir durur insan..nefes durur...tanıdığım sevgiyi sadece parmak uçlarımla çizerim boyasız ve kalemsiz..hiç bir kelime yazmadan boş bir sayfayla da anlatırım çünkü tertemiz..binlerce insanın geçtiği yolda ayak izlerini görürüm..nerede ne hatırladığını..nerede nefesinin kesildiğini..ne zaman nefes aldığını ne zaman gözünün dolduğunu hangi rüyadan hangi kabusla sıçradığını ..hangi şarkıyı çalarken hangi hatırayı yaşadığını ve vazgeçemediğini o şarkıdan defalarca çaldığını..bilirim ki sadece dinlemez bilirim ki kendi söylemek ister kendi çünkü bilir ki ben tüm şarkıları onun sesinden severim ..sağ tarafta ben yürüyemezken her soluna döndüğünde sol yanındaki eksikliği gene de varmışım gibi hangi sokaklarda yürüdüğünü..ne yerken boğazından bensiz geçmediğini..her yerden esip geçip gelen tüm ters rüzgarlarda o el kokusunu duyarım.. onca kalabalıkta kimse göstermesin ben gözlerimi açmadan da görürüm bakmak değildir sadece görmek..herkes aynı anda adımı söylese ben seçerim arasından adımı..her an yaşarım her zaman dolumun da tekrar başa sarar varmış gibi yaşarım...bilirim ki oda yaşar..içim istemese de affetmese de her kelime iyiye yorar yaşanılası tüm olasılıkları..ben bilirim.. kimse bana söylemesin..ben bilirim... vücut değildir ait olan..kalptir her gece birlikte uyuyan ...  ben bilirim..öğrendim ve kar saydım..her şeye gücü yeter insanın...ama bu değişmez..ben bilirim ! herkes sussun ben duyarım suskunluğuna verdiği değeri! kimse konuşmasın artık ben bilirim !!
der insan sever ve unutmak zorunda kalırsa …

fulyacigdemcolak

5 Nisan 2014 Cumartesi

Saygı: anlatmak ve dinlenme ortasında bir çizgidir herkesin sahip olamadığı

Anlatmak
Lazım bazen  her cümlenin anlatmak olmadığının, farkına varıp doğru cümle kurmayı hedef almak, sıkıştığında kendi beynine kaçamadığında, bilerek insanın en zor kendinden kaçtığını ve hatta kaçamadığını, kaçabilecek başka ve güvenilir bir beyin gerekli olduğunda. Anlatımın zamanı önem taşımaz, süresi, kurulan cümle sayısı, sonucu... iç rahatlaması önemlidir gerçekliğe kavuşma arzusu. Aramak süresiz ve uçsuzdur ne aradığını bilmiyorsan... Bazen anlatmak gerekir aramaya içi razı olmayan ruha, aranan olduğunu , bulunması gerektiğini anlatmak... Güven duygusu bulur iç düzenin mutlaka
, mantığın en baskın yönünü seçiciliği kullanarak.sessiz bir anda,belki sakin..ve güzel kahve kokusuyla iki şekerli ve güzel senfonilerle düşünülmüş karışmış zamanların ayrımı yapılmış düzene sokulmuş kısa bir öksürük ve ‘şimdi
bak aslında şöyle’ diye başlanacak cümleler..kimi şeyler anlatılmaz bazen zorlama derecesi ne olursa olsun bir türlü çıkmaz,çıkamaz ağızdan cümleler..çıksa da yerlerini bulamazlar birbirlerinden bağımsız...ve göstermek gerekir,bakmak,duymak görmek ve bunları yapabilmeye sahip olduğunla sevinmek..sorguya maruz kalmadığın ellerin gözlerin çekingen geri gitmeden titrekliklerle cesaretsiz.onur duymak..kimi insanlar vardır görülesi duyulası dokunulası onurlukta .anlatılası insanlar.anlatırsın tanımak bilmek haberdar olmak isteyenlere.anlatırsın da tek bir kelimeyle bilemedin iki..anlatılır halleri
yoktur,yaşanılır görülür kimi zaman şanslıysan eğer hissedilir..kimi zamanlar vardır onlarla geçirilen kısacık anlık saniyelik his gibi bakılır hissedilir ama görülmez görülse de başkaları tarafından anlaşılmaz.iş de o anlarda bir
‘’cisim düşse,olağanca ağır kütleli yer küreye milyonlarca yıl milyonlarca ay milyonlarca gün sonra düşer ancak..’’böyle insanları ancak kendilerine anlatabilirsin,çünkü düşüncelerini ancak kendileri anlayabilir..ve anlamayı bilmeyi ancak kendileri hak edebilirler..öylece onurlu.anlattıkça çoğalır başka kimselere söyleyeceklerin tek kelimenin içinde ağzın dolu dolu anlatmaya çalışırken ..yakışır kelimeler bulamaz defalarca düşünsen saatlerce anlatım ortasında dursan beklesen de içinde büyür dışına çıkmaz..büyür dolar taşamaz..saçma sayabileceğin öylece ucuz her duyduğunda, cümleleri öyle gerçek söylerler ki ,için kendiliğinden saygı duyar.öyle bir bakarlar ki doğruyla yanlış ortasında çizgiyim ben ,bırakama ama bırak gitmek gerekli şu ana yakışan der gibi, gözlerin bir daha bakmamaya yemin eder.anlattıkça çoğalır bazı hisler.bazıları anlatınca biter,bit komutuna bağımlı,anlattığın anla eş anlı olarak noktalara duyarlı..öyle bir biter ki ,susarken söylediklerin sadece nefes alışınla;zaman, akmaktan vaz geçer.kimi kararlar vardır en baştan verilen.Ağızdan çıktı çıkacak yakınlıkta dilinin ucuna ve verildiği ilk saniyeden itibaren yenik düşülen. Mantık sadece karar verebilme yetisidir, sadece seçme ve eğer obsesifsen defalarca emin olmak için döner durur doğru zamanı dener görür yaşar ve vaz geçemezsin..zaman daha akmaktan vaz geçmemişken.bir gün,olması gerektiğinden belki erken belki 
sabırsızlıktan sebep hızlıca çıkan kelimeler bulursun uzun zamanlar varoluşuna alışkın sahip olduğun dilinde..ve hatırlanır kararlar..ben buradayım ve duvarım derler.anlatmak saygı duymaktır.sebep çıkar ağızdan sen türetir ‘sebepler’ dersin.öyle bir çıkar ki ağızdan üzerine milyonlarca sebep söylersin durmaksızın sonu ‘ama’ larla biten.her şeyin farkında,hiçbir şeyi bilmez ve yeni öğrenir gibi.bazıları anlatınca biter,anlatıldığı anla eş anlı olarak.öyle bir biter ki,kalkınca oturduğun yerden,anlattıklarının bitmesiyle,artık içinde saklı gizli ve sana ait olmayışıyla var olan o ağır boşluk,bunca yıl yer küreye karşı hakim olduğun kütlenin içinden önce tüm vücuduna yayılır.kurulacak uzun
cümleler dilersin,herhangi bir şeyle ilgili..susulur..aynı konuda susulur o an herhangi gibi davranılması gereken bir şeyle ilgili..ve o boşluk ayaklarının altına birike birike yürürsün.sonucun önemini tam da o anda anlayarak.geriye zaten hiç bir cümle kalmadı , o yüzüme az makyaj yapayım kırmızı rujum kayboldu nerede diye telaşlanırken son toparlamalarını yaptığın o cümlelerin hiç biride söylenmedi oysa..gerekte yoktu kendini anlatmaya yeterince bilinmekteydi,ve senin içinle başlayan bir cümleye gerek yoktu..yeterli ve yerli yerindeydi tüm ruh sıkıcı cümleler.. daha gerçekti daha ve daha daha bir şeyler...eee nerede bu iç rahatlaması gelmedi hala sevmem geç kalınmaları bu iç rahatlaması da sorumsuz...susmakla ilgili her şeyi hatırlar oluntuları’’böyle olması gerekiyormuş’’betimlemesiyle çağırır ve susarsın..o an yeni bir betimleme bulursun ‘’susmak bazen bir sürü cevaptır bir çok şeydir’’ in dışında....
: susmak soru sormaktır, susmak cevap aramaktır, bilinmek duyulmak istenilene karşı. Susmak
bir kaç şeydir sadece eksik kalan ‘’ama’’ yla olumsuzlaştırılan mutlu cümlelerin ardından.işte o an;’’bir cisim düşse en yakın mesafeden,olağanca ağır kütleli yer küreye, milyonlarca yıl milyonlarca ay milyonlarca gün sonra düşer ancak yer yüzüne.’’ve ancak doldurur bu süre o yürüdüğün 2,5 dakikayı.. başka bir zamanda başka bir yerde unutmak ümidiyle..

Anlatmak;
saygı duymaktır,ve dinlenmeye duyulan açlığı gidermektir saygı duyularak..sonrasının önemini ve sonucun değerini sonuca varınca anlarsın ; gece uyku öncesi çöp adamlarını çağırıp gözlerini açılmamaya tembihleyip nefes,koku,sıcaklık,ve varmışçasına zihnini zorlama hatırlamasıyla uykuya daldığın ve sabah yoklukla uyandığın süre arasında..o herkesin sahip olamadığı kelimeye sahip olduğunu , yeni günün ilk nefesinde belli belirsiz anımsayarak..

fulyacigdemcolak