Anlatmak
Lazım
bazen her cümlenin anlatmak olmadığının, farkına varıp doğru cümle
kurmayı hedef almak, sıkıştığında kendi beynine kaçamadığında, bilerek insanın
en zor kendinden kaçtığını ve hatta kaçamadığını, kaçabilecek başka ve
güvenilir bir beyin gerekli olduğunda. Anlatımın zamanı önem taşımaz, süresi, kurulan
cümle sayısı, sonucu... iç rahatlaması önemlidir gerçekliğe kavuşma arzusu. Aramak
süresiz ve uçsuzdur ne aradığını bilmiyorsan... Bazen anlatmak gerekir aramaya
içi razı olmayan ruha, aranan olduğunu , bulunması gerektiğini anlatmak... Güven
duygusu bulur iç düzenin mutlaka
,
mantığın en baskın yönünü seçiciliği kullanarak.sessiz bir anda,belki sakin..ve
güzel kahve kokusuyla iki şekerli ve güzel senfonilerle düşünülmüş karışmış
zamanların ayrımı yapılmış düzene sokulmuş kısa bir öksürük ve ‘şimdi
bak
aslında şöyle’ diye başlanacak cümleler..kimi şeyler anlatılmaz bazen zorlama
derecesi ne olursa olsun bir türlü çıkmaz,çıkamaz ağızdan cümleler..çıksa da
yerlerini bulamazlar birbirlerinden bağımsız...ve göstermek gerekir,bakmak,duymak
görmek ve bunları yapabilmeye sahip olduğunla sevinmek..sorguya maruz
kalmadığın ellerin gözlerin çekingen geri gitmeden titrekliklerle
cesaretsiz.onur duymak..kimi insanlar vardır görülesi duyulası dokunulası
onurlukta .anlatılası insanlar.anlatırsın tanımak bilmek haberdar olmak
isteyenlere.anlatırsın da tek bir kelimeyle bilemedin iki..anlatılır halleri
yoktur,yaşanılır
görülür kimi zaman şanslıysan eğer hissedilir..kimi zamanlar vardır onlarla
geçirilen kısacık anlık saniyelik his gibi bakılır hissedilir ama görülmez görülse
de başkaları tarafından anlaşılmaz.iş de o anlarda bir
‘’cisim
düşse,olağanca ağır kütleli yer küreye milyonlarca yıl milyonlarca ay
milyonlarca gün sonra düşer ancak..’’böyle insanları ancak kendilerine
anlatabilirsin,çünkü düşüncelerini ancak kendileri anlayabilir..ve anlamayı
bilmeyi ancak kendileri hak edebilirler..öylece onurlu.anlattıkça çoğalır başka
kimselere söyleyeceklerin tek kelimenin içinde ağzın dolu dolu anlatmaya
çalışırken ..yakışır kelimeler bulamaz defalarca düşünsen saatlerce anlatım
ortasında dursan beklesen de içinde büyür dışına çıkmaz..büyür dolar
taşamaz..saçma sayabileceğin öylece ucuz her duyduğunda, cümleleri öyle gerçek
söylerler ki ,için kendiliğinden saygı duyar.öyle bir bakarlar ki doğruyla
yanlış ortasında çizgiyim ben ,bırakama ama bırak gitmek gerekli şu ana yakışan
der gibi, gözlerin bir daha bakmamaya yemin eder.anlattıkça çoğalır bazı hisler.bazıları
anlatınca biter,bit komutuna bağımlı,anlattığın anla eş anlı olarak noktalara
duyarlı..öyle bir biter ki ,susarken söylediklerin sadece nefes alışınla;zaman,
akmaktan vaz geçer.kimi kararlar vardır en baştan verilen.Ağızdan
çıktı çıkacak yakınlıkta dilinin ucuna ve verildiği ilk saniyeden itibaren
yenik düşülen. Mantık sadece karar verebilme yetisidir, sadece seçme ve eğer
obsesifsen defalarca emin olmak için döner durur doğru zamanı dener görür yaşar
ve vaz geçemezsin..zaman daha akmaktan vaz geçmemişken.bir gün,olması
gerektiğinden belki erken belki
sabırsızlıktan
sebep hızlıca çıkan kelimeler bulursun uzun zamanlar varoluşuna alışkın sahip
olduğun dilinde..ve hatırlanır kararlar..ben buradayım ve duvarım derler.anlatmak
saygı duymaktır.sebep çıkar ağızdan sen türetir ‘sebepler’
dersin.öyle bir çıkar ki ağızdan üzerine milyonlarca sebep söylersin
durmaksızın sonu ‘ama’ larla biten.her şeyin farkında,hiçbir şeyi bilmez ve
yeni öğrenir gibi.bazıları anlatınca biter,anlatıldığı anla eş anlı olarak.öyle
bir biter ki,kalkınca oturduğun yerden,anlattıklarının bitmesiyle,artık içinde
saklı gizli ve sana ait olmayışıyla var olan o ağır boşluk,bunca yıl yer küreye
karşı hakim olduğun kütlenin içinden önce tüm vücuduna yayılır.kurulacak uzun
cümleler
dilersin,herhangi bir şeyle ilgili..susulur..aynı konuda susulur o an herhangi
gibi davranılması gereken bir şeyle ilgili..ve o boşluk ayaklarının altına
birike birike yürürsün.sonucun önemini tam da o anda anlayarak.geriye zaten
hiç bir cümle kalmadı , o yüzüme az makyaj yapayım kırmızı rujum kayboldu nerede
diye telaşlanırken son toparlamalarını yaptığın o cümlelerin hiç biride
söylenmedi oysa..gerekte yoktu kendini anlatmaya yeterince bilinmekteydi,ve
senin içinle başlayan bir cümleye gerek yoktu..yeterli ve yerli yerindeydi tüm
ruh sıkıcı cümleler.. daha gerçekti daha ve daha daha bir şeyler...eee
nerede bu iç rahatlaması gelmedi hala sevmem geç kalınmaları bu iç rahatlaması da
sorumsuz...susmakla ilgili her şeyi hatırlar oluntuları’’böyle olması
gerekiyormuş’’betimlemesiyle çağırır ve susarsın..o an yeni bir betimleme
bulursun ‘’susmak bazen bir sürü cevaptır bir çok şeydir’’ in dışında....
:
susmak soru sormaktır, susmak cevap aramaktır, bilinmek duyulmak istenilene karşı.
Susmak
bir
kaç şeydir sadece eksik kalan ‘’ama’’ yla olumsuzlaştırılan mutlu cümlelerin
ardından.işte o an;’’bir cisim düşse en yakın mesafeden,olağanca ağır kütleli
yer küreye, milyonlarca yıl milyonlarca ay milyonlarca gün sonra düşer ancak
yer yüzüne.’’ve ancak doldurur bu süre o yürüdüğün 2,5 dakikayı.. başka bir
zamanda başka bir yerde unutmak ümidiyle..
Anlatmak;
saygı
duymaktır,ve dinlenmeye duyulan açlığı gidermektir saygı duyularak..sonrasının
önemini ve sonucun değerini sonuca varınca anlarsın ; gece uyku öncesi çöp adamlarını
çağırıp gözlerini açılmamaya tembihleyip nefes,koku,sıcaklık,ve varmışçasına
zihnini zorlama hatırlamasıyla uykuya daldığın ve sabah yoklukla uyandığın süre
arasında..o herkesin sahip olamadığı kelimeye sahip olduğunu , yeni günün ilk
nefesinde belli belirsiz anımsayarak..
fulyacigdemcolak
fulyacigdemcolak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder