5 Nisan 2014 Cumartesi

Saygı: anlatmak ve dinlenme ortasında bir çizgidir herkesin sahip olamadığı

Anlatmak
Lazım bazen  her cümlenin anlatmak olmadığının, farkına varıp doğru cümle kurmayı hedef almak, sıkıştığında kendi beynine kaçamadığında, bilerek insanın en zor kendinden kaçtığını ve hatta kaçamadığını, kaçabilecek başka ve güvenilir bir beyin gerekli olduğunda. Anlatımın zamanı önem taşımaz, süresi, kurulan cümle sayısı, sonucu... iç rahatlaması önemlidir gerçekliğe kavuşma arzusu. Aramak süresiz ve uçsuzdur ne aradığını bilmiyorsan... Bazen anlatmak gerekir aramaya içi razı olmayan ruha, aranan olduğunu , bulunması gerektiğini anlatmak... Güven duygusu bulur iç düzenin mutlaka
, mantığın en baskın yönünü seçiciliği kullanarak.sessiz bir anda,belki sakin..ve güzel kahve kokusuyla iki şekerli ve güzel senfonilerle düşünülmüş karışmış zamanların ayrımı yapılmış düzene sokulmuş kısa bir öksürük ve ‘şimdi
bak aslında şöyle’ diye başlanacak cümleler..kimi şeyler anlatılmaz bazen zorlama derecesi ne olursa olsun bir türlü çıkmaz,çıkamaz ağızdan cümleler..çıksa da yerlerini bulamazlar birbirlerinden bağımsız...ve göstermek gerekir,bakmak,duymak görmek ve bunları yapabilmeye sahip olduğunla sevinmek..sorguya maruz kalmadığın ellerin gözlerin çekingen geri gitmeden titrekliklerle cesaretsiz.onur duymak..kimi insanlar vardır görülesi duyulası dokunulası onurlukta .anlatılası insanlar.anlatırsın tanımak bilmek haberdar olmak isteyenlere.anlatırsın da tek bir kelimeyle bilemedin iki..anlatılır halleri
yoktur,yaşanılır görülür kimi zaman şanslıysan eğer hissedilir..kimi zamanlar vardır onlarla geçirilen kısacık anlık saniyelik his gibi bakılır hissedilir ama görülmez görülse de başkaları tarafından anlaşılmaz.iş de o anlarda bir
‘’cisim düşse,olağanca ağır kütleli yer küreye milyonlarca yıl milyonlarca ay milyonlarca gün sonra düşer ancak..’’böyle insanları ancak kendilerine anlatabilirsin,çünkü düşüncelerini ancak kendileri anlayabilir..ve anlamayı bilmeyi ancak kendileri hak edebilirler..öylece onurlu.anlattıkça çoğalır başka kimselere söyleyeceklerin tek kelimenin içinde ağzın dolu dolu anlatmaya çalışırken ..yakışır kelimeler bulamaz defalarca düşünsen saatlerce anlatım ortasında dursan beklesen de içinde büyür dışına çıkmaz..büyür dolar taşamaz..saçma sayabileceğin öylece ucuz her duyduğunda, cümleleri öyle gerçek söylerler ki ,için kendiliğinden saygı duyar.öyle bir bakarlar ki doğruyla yanlış ortasında çizgiyim ben ,bırakama ama bırak gitmek gerekli şu ana yakışan der gibi, gözlerin bir daha bakmamaya yemin eder.anlattıkça çoğalır bazı hisler.bazıları anlatınca biter,bit komutuna bağımlı,anlattığın anla eş anlı olarak noktalara duyarlı..öyle bir biter ki ,susarken söylediklerin sadece nefes alışınla;zaman, akmaktan vaz geçer.kimi kararlar vardır en baştan verilen.Ağızdan çıktı çıkacak yakınlıkta dilinin ucuna ve verildiği ilk saniyeden itibaren yenik düşülen. Mantık sadece karar verebilme yetisidir, sadece seçme ve eğer obsesifsen defalarca emin olmak için döner durur doğru zamanı dener görür yaşar ve vaz geçemezsin..zaman daha akmaktan vaz geçmemişken.bir gün,olması gerektiğinden belki erken belki 
sabırsızlıktan sebep hızlıca çıkan kelimeler bulursun uzun zamanlar varoluşuna alışkın sahip olduğun dilinde..ve hatırlanır kararlar..ben buradayım ve duvarım derler.anlatmak saygı duymaktır.sebep çıkar ağızdan sen türetir ‘sebepler’ dersin.öyle bir çıkar ki ağızdan üzerine milyonlarca sebep söylersin durmaksızın sonu ‘ama’ larla biten.her şeyin farkında,hiçbir şeyi bilmez ve yeni öğrenir gibi.bazıları anlatınca biter,anlatıldığı anla eş anlı olarak.öyle bir biter ki,kalkınca oturduğun yerden,anlattıklarının bitmesiyle,artık içinde saklı gizli ve sana ait olmayışıyla var olan o ağır boşluk,bunca yıl yer küreye karşı hakim olduğun kütlenin içinden önce tüm vücuduna yayılır.kurulacak uzun
cümleler dilersin,herhangi bir şeyle ilgili..susulur..aynı konuda susulur o an herhangi gibi davranılması gereken bir şeyle ilgili..ve o boşluk ayaklarının altına birike birike yürürsün.sonucun önemini tam da o anda anlayarak.geriye zaten hiç bir cümle kalmadı , o yüzüme az makyaj yapayım kırmızı rujum kayboldu nerede diye telaşlanırken son toparlamalarını yaptığın o cümlelerin hiç biride söylenmedi oysa..gerekte yoktu kendini anlatmaya yeterince bilinmekteydi,ve senin içinle başlayan bir cümleye gerek yoktu..yeterli ve yerli yerindeydi tüm ruh sıkıcı cümleler.. daha gerçekti daha ve daha daha bir şeyler...eee nerede bu iç rahatlaması gelmedi hala sevmem geç kalınmaları bu iç rahatlaması da sorumsuz...susmakla ilgili her şeyi hatırlar oluntuları’’böyle olması gerekiyormuş’’betimlemesiyle çağırır ve susarsın..o an yeni bir betimleme bulursun ‘’susmak bazen bir sürü cevaptır bir çok şeydir’’ in dışında....
: susmak soru sormaktır, susmak cevap aramaktır, bilinmek duyulmak istenilene karşı. Susmak
bir kaç şeydir sadece eksik kalan ‘’ama’’ yla olumsuzlaştırılan mutlu cümlelerin ardından.işte o an;’’bir cisim düşse en yakın mesafeden,olağanca ağır kütleli yer küreye, milyonlarca yıl milyonlarca ay milyonlarca gün sonra düşer ancak yer yüzüne.’’ve ancak doldurur bu süre o yürüdüğün 2,5 dakikayı.. başka bir zamanda başka bir yerde unutmak ümidiyle..

Anlatmak;
saygı duymaktır,ve dinlenmeye duyulan açlığı gidermektir saygı duyularak..sonrasının önemini ve sonucun değerini sonuca varınca anlarsın ; gece uyku öncesi çöp adamlarını çağırıp gözlerini açılmamaya tembihleyip nefes,koku,sıcaklık,ve varmışçasına zihnini zorlama hatırlamasıyla uykuya daldığın ve sabah yoklukla uyandığın süre arasında..o herkesin sahip olamadığı kelimeye sahip olduğunu , yeni günün ilk nefesinde belli belirsiz anımsayarak..

fulyacigdemcolak


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder